30 Ocak 2013 Çarşamba

The Amazing Spider-Man


Gösterim Adı: İnanılmaz Örümcek Adam
Yıl: 2012
Yönetmen: Marc Webb
Oyuncular: Andrew Garfield, Emma Stone, Martin Sheen


Sam Raimi'nin yönetmenliğini yaptığı ve başrolünde Tobey Maguire'in oynadığı Örümcek Adam serisi yapımcılar tarafından sonlandırılınca şahsen hayal kırıklığı yaşamış ve bu duruma öfkelenmiştim. Seri gayet iyi gitmekteydi ve Nolan'ın Batman'i kadar olmasa da seyir zevki yerinde filmler vermekteydi. Velhasıl kelam, yeni seri Marc Webb tarafından başlatıldı ve başrolü ise Social Network filminde Zuckerberg'in parasını vermediği ortağı olarak akılda kalan Andrew Garfield'e gitti.

2002'de başlayan seriden farklı olarak çizgiroman unsurlarına daha çok yer verdiğini söyleyebiliriz. Düşman olarak bu sefer Dr.Lisard (Kertenkele Adam) karşımıza çıkmakta. İlk filmden anlaşıldığı üzere, bu seride Gergedan Adam gibi mutant düşmanlara daha çok rastlayacağız.

Peter Parker'ın emo tavırları dikkat çekmekle beraber bu bölümün hanım kızı olan Emma Stone ise çok seksi diyebilirim. Filmin 3D sahneleri ise yerinde, fakat akılda kalır bir sahnesi maalesef yok. Soundtrack konusunda da zayıf kalmış. İlerleyen bölümlerde daha iyi olması dileğiyle.








Filmin IMDB puanı: 7,2
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 696 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- İlk serinin aksine, Peter Parker'ın ilk aşkı Mary Jane yerine çizgiromandaki gerçek aşkı Gwen senaryoya dahil edilmiş.

- Marvel uyarlamalarının tamamında olduğu gibi yine Stan Lee'yi görebiliriz. (Kütüphaneci adam rolünde)

29 Ocak 2013 Salı

Above the Rim


Gösterim Adı: Uçurumun Kenarında
Yıl: 1994
Yönetmen: Jeff Pollack
Oyuncular: Tupac Shakur, Duane Martin, Marlon Wayans, Leon

Müzik dünyasının ikonlarından birisi olmasının yanında kısa süren hayatına bir kaç film de sokmasını bilen 2pac'ın Birdie isimli çete liderini oynadığı, Kyle adında, mahallenin en iyi basketbolcusunun iyi ile kötünün ayırt etme sınavında yaşadıklarını anlatan bir spor-dram filmi.

Basketbol oynamamaya yemin etmiş Thomas (Leon) mahalleye geri döner ve okulda güvenlik görevlisi olur. Bu okulun da en iyi basketbolcusu olan Kyle (D.Martin) dikkatini çeker fakat geçmişte yaşadığı üzücü olaylar ona yardım etmesini engeller. Kyle ise göz göre göre çete tarafından ele geçirilmektedir.

90'lar oldschool ve gangsta rap'in güzide örneklerini soundtrackine almış bir yapım. Film boyunca 1 saniye müziksiz bırakmıyor bizi. Tüm spor filmlerinde olabilecek klişelere sahip olup ve tam olarak etkileyici sona bağlayamasa da getto konsepti ve 2pac farkı ile izlemeye değer bir film benim için. 2pac'ın da bu filmi çektiğinde 23 yaşında olduğunu söylemekte fayda var.





Filmin IMDB puanı: 6.2
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 16 milyon $


Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -

27 Ocak 2013 Pazar

The Guard


Yıl: 2011
Yönetmen: John Michael McDonagh
Oyuncular: Brendan Gleeson, Don Cheadle, Mark Strong

Guy Ritchie'nin bayrağını salladığı Britanya usulü aksiyon komedisinin iyi bir örneği olabilecek yapım The Guard. Yönetmenin ilk filmi olmakla beraber genelde yan rollerde gözüken Brendan Gleeson'ın da başrolde unutulmaz bir performans sergilediğini söylemekte fayda var.

Eski kafalı ve patavatsız polis memuru olan Çavuş Gerry Boyle uluslarası uyuşturucu ve silah ticareti yapan 3 suç adamını aramak için İrlanda'ya gelen FBI ajanı Wendell Everett'e eşlik eder. İrlanda'lı olmanın getirdiği beşeri özellikleri ikili diyaloglarına da yansıtan Boyle, Everett için iyi bir deneyim olacaktır.

Aptal bel altı Amerikan komedilerinden sıkılanlara tavsiye edebileceğim bir film. Hatırda kalır esprilerle süslü bir metne sahip. Zaman zaman akıcılığını kaybetse de süresi itibariyle de hazmı kolay bir yapıda. Filmin bir çok küçük çaplı ödül organizasyonlarında ödül aldığını belirtmekte fayda var.






Filmin IMDB puanı: 7.3
Benim puanım: 8.0
Toplam Hasılat: 6 Milyon $ (sadece ABD)

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:

- Altın Küre (Adaylık): En iyi komedi - müzikal dalında erkek oyuncu (B.Gleeson)

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -

22 Ocak 2013 Salı

Glengarry Glen Ross


Yıl: 1992
Yönetmen: James Foley
Oyuncular: Al Pacino, Jack Lemmon, Ed Harris, Alec Baldwin, Kevin Spacey, Alan Arkin

Al Pacino'nun bir filmi diyerek tanıtmamız durumunda diğer büyük oyunculara haksızlık edeceğimiz ofis gerilimi.

Chicago'da bir emlak ofisinde işler iyi gitmemektedir. Merkez daha fazla satış için çalışanları sıkıştırmaktadır. Müşterileri ikna etmek ise hiç kolay değildir. Emektar Levene (J.Lemmon) formunda değildir, Dave Moss (E. Harris) çok hırslıdır fakat elindeki liste iyi değildir. Ricky Roma (A.Pacino) ise öyle ya da böyle satış yapabilmekte ve bir yıldız gibi parlamaktadır. Sonunda işten atılmanın olduğu bu yarış aralarında gerilime neden olacaktır.

Karşılıklı diyaloglar üzerine kurulmuş bir film. Al Pacino'dan önce Jack Lemmon'ın mükemmel performansı göz dolduruyor. Bir pazarlamacı nasıl olur bunu adeta yaşıyor. Alec Baldwin de kısa süren rolünü unutulmaz bir konuşma ile bizlere sunuyor. Zengin kadrosu ve diyalog ağırlıklı olmasının dışında sinematik yönü olmayan bir film olmuş. Sonuçsuz gibi. Tamamına yakını da bir ofiste geçiyor. Bu tarz filmleri sevenlerin kaçırmaması gerekiyor.







Filmin IMDB puanı: 7.9
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 10 Milyon $ (sadece ABD)

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:

- Oscar (adaylık): En iyi yardımcı Erkek oyuncu (A.Pacino)

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Fuck kelimesi 138 defa geçiyor. Shit ve türevleri de 50 civarında.

- Roma rolünü Al Pacino'nun oynayamaması durumunda Alec Baldwin istemiş ve buna hazırlanmış. Al Pacino son dakka golü atmış kendisine, o da Blake rolünü üstlenmiş.




21 Ocak 2013 Pazartesi

Murder on the Orient Express


Gösterim Adı: Doğu Ekspres'inde Cinayet
Yıl: 1974
Yönetmen: Sidney Lumet
Oyuncular: Albert Finney, Ingrid Bergman, Lauren Bacall, Sean Connery, Anthony Perkins


Agatha Christie'nin bilhassa İstanbul'dan yola çıkan bir trende yaşanan cinayet öyküsünü anlattığı için ülkemizde  de çokça tanınmış olmasına vesile olan romanın 70'lerde ünlü sinema oyuncularıyla beyazperdeye yansımış hali. Yönetmen koltuğunda ise Sidney Lumet gibi bir duayen var.

1935 yılında İstanbul'dan hareket eden tren zengin konukları ağırlamakta idi. Bunların arasında Belçikalı 
dedektif Hercule Poirot da yer alır. Belgrad civarında kardan dolayı ilerleyemeyen trende yaşanan cinayeti ise çözmek Poirot'un işidir.

Lauren Bacall ve Ingrid Bergman gibi 1940'ların unutulmaz aktristlerin yanında Sean Connery ve Anthony Perkins gibi isimler de var. Fakat hepsi bir kenara dursun, Poirot rolündeki Albert Finney filmi götüren isim. Klasik bir Agatha Cristhie polisiyesi olmasının yanında herhangi bir sona bağlanamaması ile de dönemin klasik film anlayışından farklıdır.






Filmin IMDB puanı: 7.4
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat:19 Milyon $ (sadece ABD)

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:

- Oscar: En iyi yardımcı kadın oyuncu (Ingrid Bergman)

- Oscar (adaylık): En iyi erkek oyuncu (A.Finney), En iyi uyarlama senaryo, En iyi sinematografi,  En iyi kostüm, En iyi müzik


Toplamda 9 ödül & 16 adaylık

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Agatha Christie bu filmin galasında son kez halkın gözü önüne çıkar. Zaten kitapları arasında en beğendiği uyarlama bu filmdir. Ayrıca Albert Finney de hayalinde Poirot'a yakındır.

- Ses mühendisi Peter Handford bir filmde gizli mikrofonlarla ve bunları radyo frekansıyla kaydeden ilk film çalışanı olmuştur.

- Filmin başında Nubar Terziyan'ı görebilirsiniz.

- Roman çok açık bir şekilde Lindbergh'in kızının kaçırılması olayından esinlenilmiştir.

- Sean Connery From Russia with Love filminde de Orient Express'inde bulunmuştur.



20 Ocak 2013 Pazar

Celal ile Ceren


Yıl: 2013
Yönetmen: Togan Gökbakar
Oyuncular: Şahan Gökbakar, Ezgi Mola



Artık yüzünü görenin ağzından Recep İvedik isminin çıktığı komedyen Şahan Gökbakar'ın üzerine yapışan İvedik rolünden kurtulmak zorunda kaldığı aşikardı. İyi para kazanıyordu fakat yeteneksiz ve kendini tekrar eden bir adam olarak lanse edilmeye başlamıştı. Tam bu sırada kendisinin de deyimiyle benim için bir sınav dediği Celal ile Ceren 2013 başında izleyiciyle buluştu. Büyük önyargı ile izlediğim filmden karın ağrılarıyla çıktığımı samimi bir şekilde belirtebilirim. Tabi ki gülmekten...

Her ne kadar tıpkı hiç küfür içermediği halde bel altı diyalogların sıklığı konusunda yine Recep İvedik'i anımsatmış olsa da, bir Hollywood komedisinden hiçbir farkı olmadığını belirtebilirim. İzle, gül ve geç. Komedi en duygusal anda bile izleyiciye sunulmuş filmde. Oyalamıyor, sıkmıyor. Ezgi Mola da çok iyi eşlik etmiş Şahan'a. Balık etli  haliyle de çok sevimli durmuş filmde.

Bir de değinmeden geçemeyeceğim, Celal'in arkadaşlarından bir tanesi neden Hangover'daki Alan'a benzetilmeye çalışılmış anlamadım. Belki filmin akılda kalır noktalarını oluşturmak istediğinden olabilir Şahan'ın.

Konuya değinmeyeceğim, fragman özetliyor;





Filmin IMDB puanı: 5.1
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: ?


Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:  -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -





17 Ocak 2013 Perşembe

Türk Sinemasının Unutulmaz Replik ve Diyalogları

Tamamen sübjektif olmakla beraber, yine de objektif olmaya çalışarak hazırladığım liste. Yeşilçam'ın en akılda kalır, en can alıcı ve en iyi oyunculuklarıyla bezenmiş replik ve diyaloglarını hazırlarken yeri geldi mi manaya, yeri geldi mi de Türk insanının hafızasına yerleşme özelliğine göre seçim yaptım.

(Sıralamada ilk 2 sırada yer alan videolar telif hakkı nedeniyle sadece Youtube'da izlenebiliyor. Bu yazıyı okuduğunuz zamanda diğer videolar da silinebilir veya Youtube'a yönlendirebilir, bilginize)



10 - "Deli Kadir ulen!" - Kan - Kadir İnanır

Kadir İnanır'ın bana özetini verin dediğinizde size gösterebileceğim sahne. Kadirizm hücresinin büyüteçle bakılmış hali.






9 "Altar'ın oğlu Tarkan mı?" - Tarkan

Kartal Tibet'in başrolünü oynadığı fantastik film serimiz Tarkan'da hemen hemen her filmde geçen meşhur şaşırma nidası. "Atıl kurt" ile beraber filmin demirbaşı. Altar'ın kim olduğuna dair hiçbir fikrimizin olmaması da cabası.






- "Tornavida yemiş gibi oldum"  - Masumiyet - Haluk Bilginer

Masumiyet filminin, hatta Haluk Bilginer'in aktörlük kariyerinin en unutulmaz tiradı.







- "Ama arkadaşlar iyidir" - Tabutta Rövaşata - Ahmet Uğurlu

Derviş Zaim'in başyapıtı diyebileceğimiz Tabutta Rövaşata filminden Ahmet Uğurlu'nun unutulmaz surat ifadesi ile sarfettiği replik. (04:02)





6 - "Napıcaz be Kamil?" - Gemide - Erkan Can

Sinkafın dibine vurulan Serdar Akar filmi Gemide'nin tüm olayları özetleyen ve Erkan Can'ın mükemmel tonlamalarıyla şakaklarımızda inleyen efsanevi zincirleme küfür tamlaması.





5 - "Sevgi emekti" - Selvi Boylu Al Yazmalım - Türkan Şoray

Türk sinemasının en kaliteli yapımlarından biri sayılan Selvi Boylum Al Yazmalım filminin akılda kalan sözlerinden birisi. Hala da geçerliliğini korumakta





4 - "Bu da mı gol değil?" - Ofsayt Osman - Sadri Alışık

İyi bir komedyen olduğu gibi mükemmel dram rollerine de imza atmış Sadri Alışık ustanın, yıllar sonra Cem Yılmaz'ın Gora filminde de denk geldiğimiz meşhur diyalogu.






3 - "Ben de Harran'lıyam!" - Kibar Feyzo - Kemal Sunal

Kemal Sunal filmi olur da bir espri ile sosyopsikolojik çıkarımlara neden olmadan durur mu? İhsan Yüce'nin yazdığı ve en iyi Kemal Sunal filmlerinden birisi olan Kibar Feyzo'nun en unutulmaz repliklerinden birisi.





2 - "O arı ben olacağım" - Eşkiya - Şener Şen

Otoritelerce ve kanımca da en iyi Türk filmi olan Eşkiya'dan kan donduran sözler. Şener Şen'in rolü oynamadığı, yaşadığının göstergesi.







1 - "Ben Yaşar Usta!" - Bizim Aile - Münir Özkul

İlk sırada olmasının sanırım sürpriz olmadığı efsane tirad. Yaşar Usta'dan Türk halkının kalbinden vuran sözler, her biri adeta bir mermi edasında fabrikatör Saim Bey'e saplanıyor.


16 Ocak 2013 Çarşamba

Escape from Alcatraz


Gösterim Adı: Alcatraz'dan Kaçış
Yıl: 1979
Yönetmen: Don Siegel
Oyuncular: Clint Eastwood, Patrick McGoohan, Fred Ward

San Francisco'nun meşhur hapishanesi Alcatraz bir çok filme konu olmuştur. Burt Lancester'ın Alcatraz Kuşcusu bunların başında gelir. Clint Eastwood'un birlikte çalışmayı çok sevdiği yönetmen Don Siegel ile birlikte bu sefer gerçekten yaşanmış ve çözülememiş bir kaçış hikayesinin dramatize edilmiş halinde seyirciyle buluşmuştur.

Eastwood'un western türünden yavaş yavaş elini çekmeye başladığı bir dönemde, Kirli Harry serisini hariç tutarsak eğer, en başarılı filmi diyebiliriz. Bir kaçış öyküsünü ve hapishane psikolojisini tasvir edecek ne ararsan var. Her ne kadar bir Esaretin Bedeli olmasa da, izlediğim en iyi kaçış filmlerinden birisidir. Dönemin prototip oyunculuğunun da en belirgin özelliklerine sahip bir yapım. Eastwood'un oynadığı Frank Morris karakterinin de hazır cevaplılığı filmin komedi unsurlarını da içermesine neden olmuş ve tam takır bir yapıt olarak izleyiciye sunulmuş.







Filmin IMDB puanı: 7.6
Benim puanım: 8.5
Toplam Hasılat: 43 milyon $ (sadece ABD)

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Danny Glover'ın ilk filmi. Kendisini D-Block'daki hücrelerden birinde görebilirsiniz.

- Film için adada yaklaşık 500 bin dolarlık restorasyon yapılmış.

- TV programı Mythbusters bu kaçışın tekrarını aynı hava şartlarında aynı ekipmanlarla denemiş ve başarılı olmuştur.

14 Ocak 2013 Pazartesi

Dredd


Gösterim Adı: Yargıç Dredd
Yıl: 2012
Yönetmen: Pete Travis
Oyuncular: Karl Urban, Lena Headay, Olivia Thirlby

Distopik bir gelecekte insanlar dev binalara sıkışık bir şekilde yaşamakta, her türlü suç kol gezmekte, adaleti sağlamak da Yargıçların elindedir. Dredd de yeni ortağı Anderson'la beraber SLO-MO isimli uyuşturucuyla piyasayı duman eden kadın örgüt lideri Ma-Ma'nın peşindedir.

Konu itibariyle neredeyse Endenozya filmi The Raid'le birebir aynı olan film aynı zamanda Sin City havası da estiriyor. Slyvester Stallone'nin Yargıç filmiyle aynı konu işlemediği aşikar fakat çizgiromanına bakmak lazım bu Raid benzerliği için.

Ben yine de sevdim bu filmi. Özgün olma, efsane olma gibi bir derdi yok filmin, tek istediği seyir zevki vermek, onu da başarıyor. Tam bir 3D görselliği var ayrıca.






Filmin IMDB puanı: 7.2
Benim puanım: 8.0
Toplam Hasılat: 13 milyon $ (sadece ABD)

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:  -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -

10 Ocak 2013 Perşembe

Trading Places


Gösterim Adı: Takas
Yıl: 1983
Yönetmen: John Landis
Oyuncular: Eddie Murphy, Don Aykroyd, Jamie Lee Curtis

Bir sokak serserisi olan Valentine (E.Murphy), bir gün kendisini tarım borsasını avuçlarının içinde oynatan zengin ikili Duke kardeşlerin kendi müdürleri Louis Winthrope'u (D.Aykroyd) anlamsız bir şekilde testten geçirmeleri sonucunda bu kişinin yerinde bulur. Winthrope ise komplo sonucu 5 parasız ve onursuz bir şekilde intikam planı kurar.

Kodamanların yanında yapılacak siyahi esprilerinin yaratacağı tezatı düşünün. Film biraz bunun üzerine kurulu fakat güldürmesini iyi biliyor. James Belushi de misafir oyuncular arasında. Duke kardeşleri oynayan oyuncular ise eski Hollywood yıldızları. 





Filmin IMDB puanı: 7.4
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 90 milyon $ (sadece ABD)

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: 

- Oscar (Adaylık): En iyi müzik

- Altın Küre (Adaylık): En iyi müzik (komedi/müzikal), En iyi erkek oyuncu (komedi/müzikal) (Eddie Murphy)

Filmle ilgili ilginç anektodlar:


- Dünya Ticaret Merkezi'ndeki sahnede geçen "bu binada ya ölürsün ya öldürürsün" repliği 2001 saldılarından sonra TV versiyonundan silinmiştir.


9 Ocak 2013 Çarşamba

The Hunger Games

Gösterim Adı: Açlık Oyunları
Yıl:2012
Yönetmen: Gary Ross
Oyuncular:Jennifer Lawrence, Woody Harrelson, Josh Hutcherson, Lenny Kravitz, Donald Sutherland

Suzanne Collins'in dünya çapında muazzam satışlara imza atan romanından beyazperdeye uyarlanmış, başrolünde yeni nesil oyunculardan Jennifer Lawrence'in yer aldığı distopik gelecekte geçen ergen filmi. (Ergen filmi tabirimi negatif bir kelime olarak algılamayın, son zamanlarda özellikle Alacakaranlık başta olmak üzere furyaya dönüşen ve genç oyuncuların oynadığı filmler için kullanıyorum)

Totaliter Panem rejimi 12 farklı bölgeye (kitapta ve filmde haraç tabiri kullanılmaktadır) ayrılmıştır. Bu bölgeler oldukça fakir ve yaşam mücadelesi veren insanlardan oluşmaktadır. Capitol dedikleri başkentleri ise oldukça gelişmiş ve zengindir. Her yıl bu 12 bölgeden 2 adet genç çekiliş sonucu Capitol'da yapılacak olan Açlık Oyunları'na götülür. Piyango vurmuş gibi muamele yapılan bu insanlar aslında ölüme gitmektedir. Oyunlar oldukça acımasız ve tehlikelidir. Katniss Everdeen ise kurada çıkan küçük kız kardeşi yerine gönüllü olarak oyunlara katılır. Aynı bölgeden partneri ise kendisine platonik duygular besleyen Peeta'dır.

Gençlik filmi sıfatına sahip gözükse de gerilimi oturtulmuş, akıcılığı ise başarıyla sağlanmış bir film. Ne mükemmel diyebileceğimiz ne de vasatın altında diyebileceğimiz bir yapım. Her ne kadar romanına katlanamamış olup yarıda bırakmış olsam da şahsen Twilight'tan daha çok beğendim. Devamı da 2013'de geliyor...




Filmin IMDB puanı: 7.2
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 675 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:  -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -

8 Ocak 2013 Salı

The Pelican Brief


Gösterim Adı: Pelikan Dosyası
Yıl: 1993
Yönetmen: Alan J. Pakula
Oyuncular: Denzel Washington, Julia Roberts, Sam Shepard

90'ların sonunda ülkemizde Cine 5 vasıtasıyla defalarca gösterildiğinden ötürü zamanında epey bir popüler olan fakat popülaritesine rağmen izleyicide etki bırakamayan  vasat bir politik gerilim.

Darby Shaw (J.Roberts) derin devlet hakkında çeşitli bilgilere sahip hocası Thomas Callahan (S.Shepard) ile çıkan bir hukuk öğrencisidir. Callahan'ın arabasının bombalanması üzerine savcı yardımcısı Gray Grantham (D.Washington)'ın da yardımıyla teşkilatın bu "temizlik planını" açığa çıkarmaya çalışır.

Tipik Pakula filmlerinde gibi arka plan müziğiyle seyirciyi sürekli bir diken üstünde tutmaya çalışan film, iyi tasarlanmamış sahneleriyle, Julia Robert'sın garip tepkileriyle "bu mudur yani" dedirtiyor. 90'ların en popüler erkek ve bayan oyuncusunu ihtiva ediyor fakat  maalesef beğendiğim bir politik gerilim olamamış.





Filmin IMDB puanı: 6.4
Benim puanım: 6.0
Toplam Hasılat: 95 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:  -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -




7 Ocak 2013 Pazartesi

Moneyball

Gösterim Adı: Kazanma Sanatı
Yıl:2011
Yönetmen: Bennett Miller
Oyuncular: Brad Pitt, Robin Wright, Jonah Hill, Philip Seymour Hoffman

Capote ile sinema dünyasına iyi bir başlangıç yapmış yönetmen Bennett Miller'ın yönettiği, Billy Beane isimli beyzbol menajerinin bir takım nasıl kurulur, nasıl transfer yapılır dersini verdiği, yaşanmış bir olaydan esinlenilmiş sinema filmi.

Bir dünya filmi olma gerekliliğini yerine getirmek için beyzbol konusunda teknik detaylara girmemeye özen göstermiş yönetmen. Saha arkasında yaşananlar üzerinden ilerliyor film. Bana biraz beyzbola olan ilgi artırmak için yapılmış gibi geldi çünkü Brad Pitt gibi, Philip Seymour Hoffman gibi usta oyuncuları böyle vasat bir senaryoya hapsetmek her babayiğidin harcı değil. Bu oyuncular da olmasa ortalama bir spor filmi olmaktan öteye gidemezmiş. Yine de çok deneyimi olmayan bir yönetmen için başarılı sayılabilecek bir film olmayı başarmış.

Brad Pitt'in yüzü suyu hürmetine izleyin derim fakat çok şey beklemeden.





Filmin IMDB puanı: 7.6
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 110 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: 

- Oscar (Adaylık): En iyi erkek oyuncu (Brad Pitt), En iyi film, En iyi montaj, En iyi yardımcı erkek oyuncu (J.Hill), En iyi ses montajı, En iyi uyarlama senaryo

- Altın Küre (Adaylık):  En iyi film (Dram dalında), En iyi erkek oyuncu (Dram dalında), En iyi senaryo, En iyi yardımcı erkek oyuncu

Toplamda 19 ödül & 47 adaylık

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- İlk olarak Steven Soderbergh tarafından yönetilmesi düşünülmüş.

- 2011 Oscar ödüllerinde en iyi film dalında aday olan ve Brad Pitt'in oynadığı bir diğer film: The Tree of Life

6 Ocak 2013 Pazar

Enter the Dragon

Gösterim Adı: Ejder'in Üç Fedaisi
Yıl: 1973
Yönetmen: Robert Clouse
Oyuncular: Bruce Lee, Jim Kelly, John Saxon

Filmin tanıtımına başlamadan önce  Türkiye'de 1980' yılında Ejder'in Üç Fedaisi diye gösterime girdiğini ibret olarak etikete girmek istedim. Daha sonra çıkan vcd ve dvd'lerde bu isim kullanılmamıştır.

Bruce Lee'nin konu bütünlüğü olarak en oturmuş filmi diyebilirim Enter the Dragon için. Lee adlı kung fu ustası, Han isimli, satın aldığı adada karanlık işler çeviren fakat 3 senede 1 düzenlediği dövüş turnuvası vasıtasıyla dünyaya penceresini açan kötü adamımızı alt etmek için görevlendirilir. Adaya kendisiyle beraber renkli kişilikler de ödül için katılır ve ister istemez Lee'ye destek çıkarlar. (3 fedai saçmalığı burdan geliyor galiba). Lee de adada kırmadık kemik bırakmaz. Bunlardan birisi de o zamanlar figüran rollerde gözüken Jackie Chan'dir!

Bruce Lee'nin ilk Hollywood yapımı filmi olmakla beraber kendisinin de sinemalarda yayınlandığını göremediği, nasip olmadığı film...

Lee ve Oharra'nın dövüşü ve aynalı oda sahneleriyle zihinlere yerleşen film dövüş ve Bruce Lee filmlerini sevenlerin kaçırmaması gereken bir yapım.







Filmin IMDB puanı: 7.6
Benim puanım: 8.0
Toplam Hasılat: 90 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Bruce Lee'nin dublajsız ingilizce konuştuğu 2 filmden birisidir.

- Oharra'nın şişeyle saldırdığı sahnede Bruce Lee'nin eli kesilmiştir. O zamanlar sahte cam olmadığı için böyle bir sıkıntı yaşanmıştır. Ve yılan sahnesinde de Lee'nin elini sokmuştur yılan.

- Filmin galasından 3 hafta önce Bruce Lee vefat etmiştir.

- Mağara sahnesinde 50 kişiyi dövmekte  Lee.

The Bourne Legacy


Gösterim Adı: Bourne'un Mirası
Yıl: 2012
Yönetmen: Tony Gilroy
Oyuncular: Jeremy Renner, Edward Norton, Rachel Weisz

Matt Damon'lı Bourne serisi (Geçmişi Olmayan Adam) kitabın başarısını da gölgede bırakarak kendine iyi bir hayran kitlesi yaratmıştı. Özellikle Bourne Ultimatom bir      ajan-aksiyon filmi nasıl olur göstermiş ve  James Bond serisine selam çakmıştır. Bu yoğun ilgi kitabın ve filmin devamını getirtme gereği duymuş olacak ki bu sefer Tony Gilroy'un yönetmenliğinde Bourne'un Mirası beyazperdeye yansımıştır.

Avengers'da Okçu olarak tanıdığımız Jeremy Renner'ın ajan Aaron'ı canlandırdığı filmde kendisine Edward Norton ve doğum yaptıktan sonra daha da güzelleşen Rachel Weisz eşlik ediyor. CIA'nin gizli programlarından birinde teste tabi tutulan ajan Aaron, kendisine verilen ilaçlardan işkillenir ve olayın peşine düşer.

İlk 3 filmin, özellikle son filmin 50'de 1'i aksiyon sahnelerine sahip ve neredeyse hiç akıcılığı olmayan, gereksiz uzatılmış bir film. 90 dakikada anlatabilecek şeyler 140 dakikaya yayılmış.  Jeremy Renner dövüş sahnelerinde başarılı ama bunu bir kaç kez görüyoruz filmde. Ayrıca bu ajanımıza kontrast oluşturacak başka bir ajan veya kötü adam yok. 2012'nin hayal kırıklıklarından biri olarak tarihteki yerini alıyor.





Filmin IMDB puanı: 6.7
Benim puanım: 6.0
Toplam Hasılat: 113 milyon $ (Sadece ABD)

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -


50/50

Gösterim Adı: Şansa Bak
Yıl: 2011
Yönetmen: Jonathan Levine
Oyuncular: Joseph Gordon-Levitt, Seth Rogen


Eleştirmenlere göre gelecek 20 yıl boyunca beyazperdede en çok göreceğimiz isimlerin başında gelen Joseph Gordon-Levitt ve "ayı" komedi tarzıyla öne çıkan Seth Rogen'ın başrollerini paylaştığı duygu yüklü film.

Standartlarının dışına çıkmayan ve sağlıklı bir hayat süren Adam (Levitt) bir gün doktorunun kendisine omurilik kanseri olduğunu söylemesiyle hayatının çizgisi bir anda değişir.  Etrafındaki sahte profillerin farkına varan Adam her zaman yanında olan en büyük dostu patavatsız  Kyle (Rogen) ile birlikte bu illeti yenmeye çalışacaktır.

Filmin komedi unsurları içermesi böyle ciddi bir dramın dozajını hiç düşürmemiş. Ayrıca Joseph Gordon-Levitt'in de film boyunca takındığı dramatik yüz ifadeleri de oldukça yerinde. Şahsen izlerken çok gerildim diyebilirim. Bu sinsi hastalığın insanın hayatında ne zaman çıkacağı belli olmuyor. Adam gibi hayatımızın sahtelerini ve gerçeklerini böyle bir durum içine düşmeden anlamak gerekir diye düşünüyorum.

Filmin soundtracki de oldukça iyi derlenmiş. Arka planda temaya uygun bir şekilde kulak ziyafeti veriyor diyebiliriz.







Filmin IMDB puanı:7.8
Benim puanım: 7.5
Toplam Hasılat: 40 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:

- Altın Küre: En iyi film (Komedi ve müzikal dalında), En iyi erkek oyuncu (J.Gordon-Levitt)

Filmle ilgili ilginç anektodlar: 

- Yaşanmış bir hikayeden uyarlanmıştır. 20'li yaşlarında bu illete yakalanan Will Reiser kendisine yardımcı olan arkadaşı Seth Rogen'ın da yardımıyla senaryoyu yazmıştır.

- Adam rolünde ilk önce James McAvoy düşünülmüştür.



This Boy's Life


Gösterim Adı: Bu çocuğun hayatı
Yıl: 1993
Yönetmen: Michael Caton-Jones
Oyuncular: Robert De Niro, Leonardo DiCaprio, Ellen Barkin

Leonardo DiCaprio'nun 19 yaşındayken sanki 13-14 yaşındaymış gibi gözüktüğü fakat 30 yıldır oyuncuymuş gibi rol kestiği ve kendisinin de ilk kez baş rolde (Robert'ı saymazsak tabi) oynadığı 1993 yapımı film.

The Jackal ve Rob Roy gibi filmlerin yönetmenliği yapmış Michael Caton-Jones, bu yaşanmış hikayede (ben çok ekstra bir özellik göremedim bu yaşanmışlıkta) başrolleri özellikle 90'larda "kötü adam" rollerine soyunan usta oyuncu Robert De Niro ve 2-3 TV yapımında gözüken ve gelecek vaat eden genç oyuncu Leonardo DiCaprio'ya rol vererek bu çok da sıradışı sayılmayacak hikayeyi şenlendirmiş.  1950'lerin asi dönemlerinde annesiyle hayat mücadelesi veren Tobias (DiCaprio), annesinin yeni eşi Dwight (De Niro)'ın yanına taşınır ve kıskanç ve ters tabiatlı Dwight'ın baskıları yüzünden istediği hiçbir şeyden tad alamaz. 


Filmi hikaye olarak çok başarılı bulmadım, 50'lerin sonlarına doğru furyaya dönüşen yıkık aile bağlarına örnek bir film. Fakat oyunculuğuyla kendisini izlettiriyor.







Filmin IMDB puanı:7.2
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 4 milyon $



Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -


Filmle ilgili ilginç anektodlar: 

- Tobey Maguire'in ilk filmi.


- Leonardo DiCaprio film çekimleri sürerken bir kaç santim uzamış ve son sahnelerde Robert De Niro'dan kısa gözükmek için kambur durmak zorunda kalmış.