30 Eylül 2009 Çarşamba

Beneath the Planet of the Apes


Gösterim Adı: Maymunlar Gezegenin Altında
Yıl: 1970
Yönetmen: Ted Post

Oyuncular: Charlton Heston, Linda Harrison, Kim Hunter, James Franciscus



fragman için tıklayınız


İlk filmden 2 yıl sonra sinemalara gelen ve Charlton Heston'ın başrol değil de yardımcı rolde gördüğümüz, ilki kadar iğneleyici bir film.

Taylor ve Nova yasak bölgede seyahat etmektedir. Bu sırada Taylor gerçekleşen gizemli patlamalar ve şimşeklerin ortasında kaybolur. Aslında tüm bu illüzyonu yapan, yer altında yaşayan, telapatik güçleri olan insanlardır. Taylor'ı esir almışlardır. Bu sırada Nova Taylor'ı aramak için bu gezegene gelen Brent'e rastlar. Önce maymunların esiri olurlar sonra yer altı insanlarının...2 tarafın savaşına şahit olacaklardır.


Yer altı insanlarının taptığı atom bombası muhabbeti dünyadaki silahlanlanmaya bir göndermedir. Bilgiçlik taslayan devletler bir yandan da silahlanma yarışına girip savaşcı politika izlemektedir. Film bu olguya gönderme yapmaktadır. Onun dışında ilki kadar şaşırtıcı değildir fakat kadro, kostümler vs. aynıdır...

Filmin IMDB puanı: 6.0
Benim puanım: 6.0
Toplam Hasılat: 17 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Filmin son sahnesi Metropolis filminin son sahnesine çok benzemektedir.

- James Franciscus'a Brent rolü Charlton Heston'a benzediği için verilmiştir.

Planet of the Apes


Gösterim Adı: Maymunlar Gezegeni
Yıl: 1968
Yönetmen: Franklin J. Schaffner
Oyuncular: Charlton Heston, Kim Hunter, Roddy McDowall

fragman için tıklayınız

Kült mertebesine erişmiş, tv kanallarında defalarca oynamış olan maymunlar gezegeni serisinin ilk filmi. Oynadığı yılın çok ilerisinde bir yapım...

Bir takım bilim adamı, yeni medeniyetleri keşfetmek için uzaya yol alırlar. Düştükleri bir gezegende maymunların hüküm sürdüğüne, insanların ise ilkel olduğunave köle olarak kullanıldığına şahit olurlar. Burada maymunlara esir düşen Taylor'ın başı maymunların generaliyle ve maymunların insanlara olan bakış açılarıyla beladadır.

Film, soğuk savaştan tutun da din adamlarının etkisine, "öteki" sayılanın ezilmesinden tutun da yasakcı politikalara kadar bir çok şeye gönderme yapıyor. Ayrıca filmin son sahnesi ve maymunla öpüşme sahnesi sinema tarihinin unutulmaz sahneleri arasındadır.

Filmin IMDB puanı: 8.0
Benim puanım: 8.0
Toplam Hasılat: 32 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Film çekimleri boyunca kostümlü oyuncular set dışı vakit değerlendirirken hangi maymun türünü oynuyorlarsa kendi türleriyle takılmışlar(orangutanlar orangutanlarla, şempanzeler şempanzelerle...). Bu bilerek değil kendiliğinden oluvermiş

- Kitaba göre maymunlar 1950'ler ve 60'ların teknolojisine sahipmiş. Filmde bu özellik pahalıya patlar diye maymunları daha geçmişe yönelik yapmışlar

- Filmin makyaj masrafı tüm masrafların yüzde 17'sini oluşturmakta ve sinema tarihinde bu bir rekordur.

- Ingrid Bergman Zira rolünü reddetmiş.

- Maymun maskesini oyuncuya yeniden yapmak çok zor olduğu için molalarda ve yemeklerde bile oyuncular bu maskeleri çıkarmıyormuş. Bu yüzden yemekleri likit olarak alıyorlarmış.(pipetle)

- İlk başlarda Taylor karakteri için Marlon Brando düşünülmüş.

29 Eylül 2009 Salı

The Gold Rush


Gösterim Adı: Altına Hücum
Yıl: 1925
Yönetmen: Charlie Chaplin
Oyuncular: Charlie Chaplin

fragman için tıklayınız

Hollywood'un üzerinden bir dünya film çektiği bir başka konu ise başta California olmak üzere ülkenin çeşitli yerlerine insanların altın aramak için gelişi ve bu yolda gösterdikleri mücadeledir. Bu konu hakkına çekilen ilk filmlerden birisi de Charlie Chaplin'in yönetip oynadığı The Gold Rush'dır. Şarlo bu konuyu kendi üslubuyla irdelemiş, orjinal hareketleri ile filmi süslemiştir.

Yalnız adam rolündeki Şarlo, Alaska'ya altın aramak için gelir. Burada iri yarı bir adamla dağın yamacında, soğukta bir adamla açlık içinde yaşamak zorunda kalır. Bir ara kendi ayakkabılarını bile yemek zorunda kalırlar. Bu sırada kasabada kendisine cilve yapan genç bir kıza aşık olur. Tabi tüm bu anlattıklarım dram ve komedi karışık bir şekilde bize sunuluyor.

Filmin unutulmaz sahnelerini evin uçurum kenarına gelişi, dans sahnesi ve ayakkabı sahnesi olarak söyleyebiliriz.

Ayrıca DVD versiyonu anlatımlı olan filmin orjinali aslında sessiz.

Filmin IMDB puanı: 8.2 Benim puanım: 8.0

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Bot yeme sahnesinin çekimi 3 gün sürmüş ve kauçuktan yapılan bot yüzünden Charlie Chaplin hastanelik olmuş.

- Entertainment Weekly dergisine göre gelmiş geçmiş en iyi 15. film.

- Ayı kovalaması sahnesinde gerçek ayı oynatılmış.

- AFI'ye göre en iyi 58. film.

- Film 1943'te müzik eklenerek bir kez daha sinemalara gelmiş ve en iyi müzik dalında Oscar adayı olmuş.

27 Eylül 2009 Pazar

Slumdog Millionaire


Gösterim Adı: Milyoner
Yıl: 2008
Yönetmen: Danny Boyle
Oyuncular: Dev Patel, Ayush Mahesh Khedekar, Freida Pinto

fragman için tıklayınız


2008'e damgasını vuran ve katıldığı Akademi Ödülleri töreninde 8 adet Oscar ödülünü kapıp götüren tamamen Hindistan'da geçen ve hintli oyunculardan oluşan İngiliz yapımı film.
Bir çağrı merkezinde çaycılık yapan Jamal Malik tüm dünyada olduğu gibi Hindistan'da da baya bir popüler olan "Kim Milyoner Olmak İster" yarışmasında son soruya kalmıştır. Hile yaptığı gerekçesiyle soruşturma altındadır, hatta işgence...Ve Jamal soruları nasıl bildiğini, soruların cevaplarına hayatının acı tatlı belirli anlarında nasıl rastladığını bir bir anlatır. Son sorunun cevabı ise hayatı boyunca öğrenemediği bir şeye ait olacaktır...


Tesadüfler komedisi türünün bu sefer dram ve macera haline bürünmüş şekli diyebiliriz. Daha henüz başındayken, Hindistan'ın kalabalık ve ağzına kadar çöple dolmuş varoşlarında yaşayan 2 kardeşin yaşam mücadelesi ile film sizi etkisi altına alıyor ve bir solukta final sahnesine geliyorsunuz. Bu yönüyle City of God'a benzettim bu filmi. Curcuna had safhada, yaşama tutunma da bir o kadar sıkı. Üstüne büyüleyici bir konu olduğunda alın size film gibi bir film. Genellikle bilim kurgu filmi çeken Danny Boyle böyle bir filmi iyi kotarmış diyebiliriz. Kalabalık ve gerçek mekanlardaki hızlı çekimler enfes, müzikler ise tam uymuş. Ödülleri hak eden bir film olmuş.
Son soruya gelirsek...İzleyin ve görün.

Filmin IMDB puanı: 8.4
Benim puanım: 9.0
Toplam Hasılat: 250 milyon $


Kazandığı önemli ödüller:

- Oscar: En iyi film, En iyi yönetmen (Danny Boyle), En iyi kurgu, En iyi uyarlama senaryo, En iyi görüntü yönetimi, En iyi film müziği, En iyi orjinal şarkı, En iyi ses miksajı

- BAFTA: En iyi film, En iyi yönetmen, En iyi görüntü yönetimi, En iyi kurgu, En iyi uyarlanmış senaryo, En iyi müzik, En iyi ses

- Altın Küre: En iyi yönetmen, En iyi senaryo, En iyi dram filmi, En iyi orjinal şarkı

Toplamda 92 ödül, 39 adaylık.

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Mercedez-Benz firması varoşlarda bir sahnede gözüken arabası için logosunun gözükmemesini istememiş.

- Filmin %20'si Hindi dilinde.

- Filmin başında kardeşlerin kaçış sahnesi ve tuvalet deliğinden dalma sahnesi yönetmenin Trainspotting filmine göndermedir.

- Filmde vaad edilen 20 milyon rupi yaklaşık 411.000 dolara tekabül etmektedir.

- Schindler's List'den sonra BAFTA'da, Oscar'da ve Altın Küre'de En iyi film, yönetmen ve senaryo ödüllerini alan ilk film.

26 Eylül 2009 Cumartesi

A.R.O.G


Gösterim Yılı: 2008
Yönetmen: Ali Taner Baltacı, Cem Yılmaz
Oyuncular: Cem Yılmaz, Özge Özberk, Özkan Uğur, Ozan Güven, Zafer Algöz


fragman için tıklayınız


Cem Yılmaz'ın G.O.R.A'nın devamı niteliğindeki, bu sefer Taş Devri'nde geçen filmi.

Arif ve eşi Ceku ile Dünya'da güzel bir hayat geçirmektedirler. Ayrıca yakında çocukları olacaktır. Fakat bir gün Komutan Logar Dünya'ya gelir ve Arif'i kandırarak onu 1 milyon yıl öncesine götürür. Taş Devrin'de Arogan'lılar ve yenilik yapması yasak olan köylülerle tanışan Arif, buraya çabucak uyum sağlayarak, ilginç bir mantıkla ilerleme sağlayıp günümüze gelmeyi planlar. Ve bu sırada olaylar gelişir...

Beni G.O.R.A kadar güldürmeyen bir film olmuştur. Bunda Arif karakterinin dizginleri tek başına eline alması rol alıyor. Bob Marley Faruk, 216, Komutan Logar, Erşan Kuneri gibi geyik karakterleri göremiyoruz filmde. Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim, son maç sahnesi oldukça uzun sürüyor ve bu da izleyiciyi epey sıkıyor. Fakat görsel efektler Türk Sineması için sevindirici. Cem Yılmaz komedi filminin yanında aslında efektli bir gişe filmi de çekmiş diyebiliriz...

Filmin IMDB puanı: 7.2
Benim puanım: 8.0

Australia


Yıl: 2008
Yönetmen: Baz Luhrmann

Oyuncular: Nicole Kidman, Hugh Jackman

fragman için tıklayınız


Moulin Rouge ve Romeo & Juliet gibi filmleri yönettikten sonra uzun süredir iş yapmayan yönetmen Baz Luhrmann'ın geniş bütçeli filmi. Film adından da anlaşılacağı üzere Avustralya'da, 2. Dünya Savaşı'nın başlarında geçmektedir. Avustralya'nın beyazlaştırıldığı, melez çocukların Misyon adasına götürülüp din adamı yapıldığı ve sığır ticaretinin oldukça rekabetli geçtiği bir zamanda Lady Sarah Ashley (Nicole Kidman) kocasının yanına, işleri yürütmek için Avustralya'ya gelir. Kocasının öldürüldüğünü öğrenen Ashley, sığır çobanı olarak Drover'ı (Hugh Jackman) ile anlaşır. Bir yandan rakip Carney'lerle uğraşırken bir yandan da çiftliğinde çalışan aborjin hizmetçinin çocuğu melez Nullah'ı almak isteyenlere karşı mücadele etmektedir...Ayrıca full kötülükle donanmış klişe karakter Neil Fletcher'i de es geçmemek gerekiyor.

Filmin ana karakteri 2 ünlü oyuncudan ziyade aborjin melezi ufaklık Nullah odaklı ilerlemektedir. Bu şeyin bir vakitten sonra filmi çekilmez hale getirdiğini söyleyebilirim. Nullah yukarı, Nullah aşağı...Hay Nullah kadar başınıza taş düşsün emi, savaş çıkmış, sığırları çalıyorlar siz hala Nullah nerede, Nullah ne yapıyor diye derde tasaya düşüyorsunuz...

Film görsel efektler açısından çok renkli fakat mavi perde dediğimiz olay oldukça hissediliyor. Arka plan ile oyuncular arasındaki görüntü farkı rahatsız edici. Bilgisayar efekti olduğu anlaşılıyor. Onun dışında Avustralya'dan kesitlerle, Hugh Jackman'ın karizması ve Nicole Kidman'ın güzelliği ile izlenebilitesi yüksek bir film diyebiliriz.

Filmin IMDB puanı: 6.9

Benim puanım: 7.0

Toplam Hasılat: 211 milyon $


Kazandığı önemli ödüller:
- En iyi kostüm Oscar Adaylığı


Toplam 6 ödül, 17 adaylık.


Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Russel Crowe ile ücrette anlaşılamadığı için rol Hugh Jackman'a gitmiştir.

- Film içim yaklaşık 1500 vahşi at kullanılmış.

- Filmin çekimleri 9 ay sürmüş.


- İlk başta Heath Ledger kadroya dahil edilmiş fakat The Dark Knight ile çakışmış.

Kingdom of Heaven


Gösterim Adı: Cennetin Krallığı

Yıl: 2005

Yönetmen: Ridley Scott

Oyuncular: Orlando Bloom, Liam Neeson, Eva Green, Jeremy Irons, Edward Norton, Ghassan Massoud

fragman için tıklayınız

Günümüz epik filmlerin usta yönetmeni Ridley Scott'dan bir başka büyük yapım.

Balian (Orlando Bloom) Fransa'da demircilik ve silah yapımı ile uğraşan bir delikanlıdır. Bir gün haçlı seferine giden Lord Godfrey(Liam Neeson) komutasındaki bir kısım asker Balian'ın köyünden geçer. Godfrey ile Balian'ın arasında geçmişten gelen bir bağ vardır. Godfrey tarafından savaşa katılmaya ikna edilen Balian Kudüs'e gider ve burada yaptığı işlerle ve Godfrey'in varisi olarak Kral Baldwin'in gözüne girer. Kudüs'ü fethetmekte ısrarlı olan Selahaddin Eyyubi (Ghassan Massoud)'un ordusuna, Kralın varisi Guy de Lusignan'a ve saray entrikalarına karşı mücadele etmek zorundadır...

Yaklaşık 130 milyon dolara mal olan film haçlı seferlerinin asıl sebeblerine, bu savaşların dinden ziyade imaj ve güç amaçlı yapıldığına diğer benzeri filmlerdeki gibi müslümanları kötülemeden değiniyor.

Filmin dekorları, kostümleri ve müzikleri son derece müthiş. Her ne kadar Orlando Bloom şehirli züppe tipiyle filme pek gitmemiş olsa da filmin diğer ağır topları bu açığı kapattıracak şekilde iyi oynamışlar. Savaş sahneleri fazla uzun değil ama görsellik bakımından etkileyici. İnsana Mediaval Total War oynatası geliyor. Bu konuda Ridley Scott Gladiator'dan sonra yine yapmış yapacağını diyoruz.

Bu filmde göze çarpan bir başka unsur ise Selahaddin Eyyubi'nin filmi ana karakterleri olan Lordlara göre daha karizmatik olmasıdır. Bu filmden sonra Ghassan Massaoud oldukça prim yapmıştır.

Filmde pek hoşuma gitmeyen tek şey Orlando Bloom'un karakterinin çok klişe olması ve oyuncunun bu role yakışmamış olmasıdır.

Uzun lafın kısası oturup izlenmesi gereken bir filmdir.

Filmin IMDB puanı: 7.1
Benim Puanım: 8.5
Toplam Hasılat: 200 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Toplamda 3 ödül 11 adaylık.

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Edward Norton'ı filmde ve hatta jenerikte bile görememeniz normal. Çünkü kendisi cüzzamlı Kral Baldwin demir maske arkasında oynamaktadır. Dikkat ederseniz sesden tanıyabilirsiniz.

- Orlando Bloom film için kilo almış, spor yapmıştır. Film boyunca tam 1 ay nezleyle uğraşmış 2 defa da eli yaralanmıştır.

- Ridley Scott'ın yakın dostu Fas kralı 6. Mohammed 1500 kişilik askerini filme vermiştir. Bu kişiler kostüm değiştirerek hem müslüman hem de hristiyan askerlerini canlandırmışlardır.

- 12.000 - 15.000 arası kostüm malzemesi yapılmıştır.

- Kudüs kuşaltmasının çekimi 21 gün sürmüştür. Tarihte ise 13 gün.

- Film için toplam bayrak maliyeti 250.000 dolar kadardır.

24 Eylül 2009 Perşembe

Crank: High Voltage


Gösterim Adı: Tetikçi: Yüksek Voltaj
Yıl: 2009
Yönetmen: Brian Taylor, Mark Neveldine
Oyuncular: Jason Statham, Amy Smart

fragman için tıklayınız


Absürd aksiyon filmlerine son zamanlar sık sık rastlamaktayız. Absürdasyonun doruk noktasına çıktığı filmlerden birisi de bu filmdir. İlk filmde, vücuduna enjekte edilen çin malı zehir yüzünden sürekli adrenalin pompalamak zorunda kalan esas oğlan Chelios'un bu sefer kalbi çalınır. Kalbinin yerine takılan yapay kalbe sürekli elektrik enerjisi sağlamak zorundadır. Bu ihtiyacı kah ağzına akü kablosu bağlayarak, kah testislerine elektroşok cihazını dürterek, hatta hipodromun ortasında cinsel ilişkiye girerek sağlamaktadır...

Hiç nefes almaksızın devam eden bir aksiyona sahip bir film ama gel gelelim bir o kadar saçma ve başdöndürücü. Gerçeklik beklememiz saçma ama işi de çizgi filme çevirmenin anlamı yok kanımca.

Filmin IMDB puanı: 6.6
Benim puanım: 5.0
Toplam Hasılat: 30 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar: Yok

21 Eylül 2009 Pazartesi

Quantum of Solace


Yıl: 2008
Yönetmen: Marc Forster
Oyuncular: Daniel Craig


fragman için tıklayınız

2006'da başlayan Daniel Craig'li James Bond serisinin 2. filmi. Bond, Casino Royale'in sonunda kaybettiği sevgilisinin peşinden giderken işi hafiften kişiselleştirdiği için merkezle papaz olmaktadır. Aynı zamanda intikam ve işi bir potada eriten Bond için tüm ipuçları dünyanın çeşitli yerlerinde kurak araziler satın alan ve hükümetlerle gizli kapaklı işler yapan Dominic Greene'i hedef göstermektedir.


Yine kovalamaca sahnesiyle başlayan bu filmde son sahneye kadar fazla kovalamaca ve efektli sahneye pek rastlayamıyoruz. Çoğu aksiyon sahnesi de amaçsız gözüküyor. Bolivya, Siena ve Londra'da geçen çekimler çok kaliteli, insanın o bölgelere gidesi geliyor. Ama film pek hakkını veremiyor. İzledikten sonra unutup gidiyorsunuz...


Filmin IMDB puanı: 6.9
Benim puanım: 6.5
Toplam Hasılat: 575 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar: Yok

20 Eylül 2009 Pazar

Casino Royale (2006)


Yıl: 2006
Yönetmen: Martin Campbell
Oyuncular: Daniel Craig, Eva Green

fragman için tıklayınız

Ian Fleming'in James Bond efsanesini bize sunduğu ilk kitabıdır Casino Royale. 1967'de de beyazperdeye uyarlanan filmin günümüz versiyonunda Daniel Craig James Bond karakteriyle izleyenlere sunulmuştur. Eski James Bond karakterlerinin aksine sarışın ve senaryo gereği daha atletik ve haraketli bir arkadaştır bu. Bond Kızı olarak literatüre geçen rol için de Eva Green uygun görülmüştür.

21. James Bond filminin konusu ise kısaca şöyle:

Bond'un bu seferki görevi teröristlere finansman desteği sağlayan Le Chiffre ile mücadele etmektir. Onun teröristlerle olan bağını koparabilmek ve bu ağı çökertebilmek için öncelikle Casino Royale'deki yüksek bahisli poker oyununda Le Chiffre'yi yenmesi gerekmektedir. Bir yandan da işin içinde para olduğu için merkez tarafından takip edilmektedir ajan 007...

Filmin hemen başında kusursuz bir kovalamaca sahnesine şahit oluyoruz. Bu sahne yeni James Bond'un özelliklerini vurgulamak için referans alınabilir. Tüm aksiyon sahnelerinde kullanılan hareketli kamera tekniği ise hafiften mide bulandırsa da etkileyici olmuş. Daha sonra Aston Martin DBS arabasıyla aksiyon peşinde koşan ajanımız birden aksiyonu kesiyor ve ağır ve gerilimli bir kumar sahnesinde bize akıl gücünü gösteriyor. Bunun dışında yeni Bond Kızı ile de arada bir sevişmeyi ihmal etmiyor...

Genel olarak Bourne serisindeki teknikleri biraz çalmış gibi dursa da eski Bond filmlerinden çok daha hareketli ve efektli bir film diyebiliriz.

Filmin IMDB puanı: 8.0
Benim puanım: 7.5
Toplam Hasılat: 594 milyon $

Kazandığı önemli ödüller:

- BAFTA: En iyi ses

- Empire Award: En iyi oyuncu (Daniel Craig), En iyi çıkış yapan kadın oyuncu (Eva Green), En iyi film


Toplamda 15 ödül ve 25 adaylık.

Filmle ilgili ilginç anektodlar:


- Meşhur ateş etme sahnesiyle başlamayan ilk James Bond filmi.

- Bond Kızı olarak Cécile De France ve Audrey Tautou'yu eleyerek bu rolu kapmış Eva Green.

- En yüksek hasılat elde eden Bond filmi.

- Bond'un filmin sonunda giydiği gri takım elbisenin aynısı Sean Connery Goldfinger filminde giymişti.

- Film için Daniel Craig sigarayı bırakıp özel antrenörle fitness'a başlamıştır.

19 Eylül 2009 Cumartesi

30 Days of Night


Gösterim Adı: 30 Gün Gece
Yıl: 2007
Yönetmen: David Slade
Oyuncular: Josh Hartnett

fragman için tıklayınız


A.B.D'nin en kuzey yerleşkesi olan Alaska'ya bağlı Barrow kasabasında her sene 30 gün karanlık kasabayı teslim alır ve bu yerin dış dünyayla bağlantısı kesilir. Yaklaşan güneşsiz günler ve kar fırtınası için kasaba halkı ve şerif Eben (ilginç isim) hazırlıkları tamamlar. Fakat kasaba halkını karanlık kadar kana susamış bir vampir çetesi de beklemektedir...


MTV gençliğinin yer aldığı vampir filmlerinden daha eli yüzü düzgün, daha oturmuş bir film diyebiliriz. Konu itibariyle "hayret Stephen King'in nasıl aklına gelmedi bu hikaye" dedirten film fazla patırtı kütürtü yapmadan ağır ağır ilerliyor. Son sahneye kadar her şey yerinde gidiyor. Final sahnesine pek kanım ısındı söylenemez ama genel itibariyle, özellikle müzikleriyle ve klostrofobik havasıyla beğendiğim bir film olmuştur.


Biraz daha ağırbaşlı vampir filmi izlemek isteyenlere duyurulur...

Filmin IMDB puanı: 6.6
Benim puanım: 7.0
Toplam hasılat: 50 milyon $


Kazandığı önemli ödüller: Yok


Filmle ilgili ilginç anektodlar: Yok

17 Eylül 2009 Perşembe

The Da Vinci Code


Gösterim Adı: Da Vinci Şifresi
Yıl: 2006
Yönetmen: Ron Howard
Oyuncular: Tom Hanks, Audrey Tautou, Jean Reno, Ian McKellen


fragman için tıklayınız


Da Vinci Şifresi romanı son yılların en sürükleyici romanlarından birisi olmuştur. Hakkında bir dünya kitap yazılan Kutsal Kase efsanesi, Tapınak Şövalyeleri, Sion Tarikatı gibi ilgi çekici tarihi kavramlar hiçbir zaman bu kadar sürükleyici ve "kolay" bilgilendirici olmamıştır. Şahsen Tapınak Şövalyeleri ile ilgili bir araştırma kitabını işgence ile okumuştum, kafamın içi isimler ve yer isimleri ile dolup taşmıştı.

Velhasıl kelam, bu sürükleyici ve çok tutulan kitabın beyazperdeye aktarılması şart olmuştu. Yönetmen olarak Ron Howard ile anlaşan yapımcılar bu konuda isabet mi buyurmuşlar açıkcası tartışılır. Başrolde ise Tom Hanks var. Açıkcası Tom Hanks konusunda da emin değilim, kendisini bu tarz filmlerde ve rollerde pek görmemiştik. Zaten görmediğimiz kadar varmış, bu türün oyuncusu olmadığı kesin.

Fazla sapmadan filmin konusuna gelirsek. Öncelikle kitabın tam bir uyarlaması olduğu söylenemez. Zaten bu zamana kadar romanından kusursuz uyarlanmış bir film göremedim. Filmdeki konu o kadar ilgi çekici ki, insan tüm kusurları yok ediyor izlerken. Louvre Müzesi'nde başlayan macera İngiltere'deki eski kiliselerde son buluyor. Tüm macera kısa süreli şok etmelerle süslenmiş. Kitabın ortaya attığı iddia her ne kadar bazı kesimlerce nefretle karşılansa da, kanımca gayet mantıklıdır. Film zaten iddiaların kesin olduğunu söylemiyor, yorumu bize bırakıyor.

Burada ajan SophieRobert Langdon(Tom Hanks) bir simge bilimcisidir. Tarikatlar ve mitler hakkında da epey bilgilidir. Paris'de verdiği panel sırasında Louvre Müzesi'nin müdürü bir Albino keşiş tarafından öldürülür. Cinayeti araştıran polis şefi Bezu Fache (Jean Reno) Langdon'ı apar topar cinayet mahaline çağırır. Merhum öbür dünyaya giderken bir çok şifreli mesaj bırakıp öyle gitmiştir. Neveu ile tanışan Langdon istemeden de olsa, kaçak durumuna düşüp cinayetle suçlansa da oldukça ilginç ve sürükleyici bir maceranın içine atılacaktır. Şifreleri çözüp hedefe doğru giden ikiliyi bir çok süpriz ve tarihi gerçek beklemektedir.

Filmin artıları şöyle; bir kere defalarca da belirttiğim gibi senaryo, konu mükemmel. Bunun üstüne ilgi çekici yerlerde yapılan çekimler filme tad katmış. Hans Zimmer'e emanet edilen müzikler ise filmin temasına çok uymuş. Che Valiers De Sangreal favori soundtracklerimden biri olmuştur.

Flashback sahneleri çok başarılı. Kudüs'teki haçlı seferleri, Londra'daki Newton'ın cenazesi sahneleri saniyelik de olsa çok başarılı ve etkileyici.

Bir artı da Ian McKellen...Adam ilerlemiş yaşına rağmen rolünü çok iyi yapıyor. Gandalf'dan gelme karizması da aynen devam ediyor. Kendisini bu filmde görmek çok iyi oldu.

Filmin eksilerine gelirsek...Tom Hanks'in oyunculuğu oldukça kötü. Melekler ve Şeytanlar'da bu eleştirilere kulak vermiş olacak ki o filmde sanki daha iyi oynamış. Kardeşim o kadar şaşırtıcı şey yaşıyorsun, şifre çözüyorsun, bilgi veriyorsun...insanın bir jest mimikleri değişir. Dümdüz oynamış resmen. Daha iyisini yapabilirdi.

Aksiyon sahneleri ise başarısız olmuş. Arabayla kovalamaca sahnesi mide bulandırıcı diyebiliriz.


Filmin IMDB puanı: 6.4
Benim puanım: 8.5
Toplam Hasılat: 350 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç ayrıntılar:

- Fransa Kültür Bakanlığı Louvre müzesi çekimleri için limitli gece izni vermiş film ekibine. Her çekim gecesi için 1 milyon dolar bağış yapılmış müzeye.

- Film müzikleri işi James Horner'la anlaşılmasına rağmen bestecinin başka projeleri yüzünden Hans Zimmer'e verilmiş.

- Julie Delpy ajan Sophie rolünü çok istemiş, bunun için lobi bile yapmış fakat reddedilmiş.

- 2006 Cannes film festivali açılış filmidir.

- Dan Brown'ı filmin hemen başında, imza günü sahnesinde görebilirsiniz.

- Dan Brown Sir Leigh Teabing ismini Kutsal Kan, Kutsal Kase kitaplarının yazarlarının isminden türetmiş (Richard Leigh ve Michael Baigent)

13 Eylül 2009 Pazar

Diary of the Dead


Gösterim Adı: Ölülerin Günlüğü
Yıl: 2007
Yönetmen George A. Romero
Oyuncular: Michelle Morgan, Joshua Close

fragman için tıklayınız


Sadece yaşayan ölüler üzerine film çeken ve bu filmlerinde sosyal mesajlar da vermeyi ihmal etmeyen yönetmen George A. Romero'nun artık bu işi bırakması gerektiğini kanıtlar nitelikte başarısız ve cıvık bir zombi filmi.

Gerilim filmlerinde gerilimi arttıran bir özelliği tartışılmaz olan amatör el kamerası çekimi tekniğiyle çekilmiş bu film. Fakat yönetmen diğer benzer filmlerdeki gibi olmasını istememiş sanırım, direkt profesyonel film çekilen kameralarla çekim yapıyor film karakterleri. Biz izleyenler ise normal bir film görüntüsünden farklı bir şey görmüyor. Üstüne üstlük karakterlerin makyajı, saçı başı bozulmayınca alın size kocaman B filmi oluveriyor. Keşke kalitesi bir el kamerası tekniğiyle çekilseymiş film.
Film bir grup sinemayla uğraşan gencin şehirlerinde başlayan kargaşadan kaçarken olan biteni kayıt altına alıp internete vermesini konu alıyor. Burada film medyaya yükleniyor ve internet video paylaşım sitelerinin ve burada dönen videolara olan ilginin üstünde duruyor. Film boyunca bu gençler zombilerle olduğu kadar insanlarla da uğraşmak zorunda kalıyor ama yönetmenin eski filmlerindeki gibi gaddar tiplerle değil, yumuşaması kolay insanlarla. Bu yüzden film çok soyut ilerliyor, germiyor geremiyor bir türlü.

Filmin IMDB puanı: 6.1 Benim puanım: 5.0
Toplam Hasılat: 1 milyon $ (sadece A.B.D.'de)
Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Sadece 23 günde çekilmiştir.

- Yönetmen George Romero'yu açıklama yapan polis şefi rolünde camoe yaparken görebiliriz.

12 Eylül 2009 Cumartesi

The Goonies


Yıl:1985
Yönetmen: Richard Donner
Oyuncular: Sean Astin, Josh Brolin, Martha Plimpton

fragman için tıklayınız


80'li yılların Stand By Me ile beraber en bilinen ve en eğlenceli macera-çocuk filmidir. Steven Spielberg ve Chris Columbus'un ortak senaryosu ve Richard Donner'ın yönetimindeki filmde Lord of the Rings'den tanıdığımız Sean Astin'in çocukluğunu, No Country for Old Men'den bildiğimiz Josh Brolin'in ise ergen halini görebiliriz. Çocuk oyuncuların iyi bir iş çıkardığını söylemek gerekir. Zaten ortada böyle eğlenceli bir senaryo varken ona ayak uydurmak zor olmasa gerek.
Filmin konusuna gelirsek. Konusu kısaca şöyle:

ABD'nin batı sahilinde olan Oregon'da bir kasabada yaşayan bir grup çocuk, evleri golf sahası yapılmak için yıkılmak üzere iken, tavan arasında buldukları tarihi bir harita ile efsanevi korsan "Tek Göz Willie" 'nin definesini aramaya çıkarlar. Yerin altında, deniz mağaralarında devam eden yolculukları sırasında sayısız korsan tuzaklarının yanısıra, polisin aradığı "aile çetesi" "Fratelli"'lerle de mücadele etmek zorunda kalan çocukların umudu bulacakları korsan hazinesinin yardımı ile evlerini ve mahallelerini golf sahası olmaktan kurtarmaktır.
Çocukluğuna tekrar dönmek isteyenlerin, güzel bir macera filmi seyretmek isteyenler kaçırmaması gerektiğini düşünmekteyim. Ne de olsa "Küçük Indiana Jones'ların Macerası" olarak da biliniyor film.

Filmin IMDB puanı: 7.5
Benim Puanım: 8
Toplam Hasılat: 70 milyon $
Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:


- Çocukların televizyonda izlediği Cyndi Lauper klibi çekimlerden 6 ay sonra yayınlanan bir klipmiş. Film montajında eklenmiş.

- 19 defa shit kelimesi kullanılmış.

- Jonathan Ke Quan, annesine küfür etmeyeceğine dair söz verdiği için shit kelimesini tek tek heceleyerek okumuş.

- Filmde kullanılan hazine haritasını Sean Astin evine götürmüş fakat bir süre sonra annesi çöp niyetine atmış.

9 Eylül 2009 Çarşamba

Crank


Gösterim Adı: Tetikçi
Yıl: 2006
Yönetmen: Mark Neveldine, Brian Taylor
Oyuncular: Jason Statham, Amy Smart


fragman için tıklayınız


Günümüz aksiyon filmlerinin parlayan yıldızı (bayılırım böyle tabirlere) Jason Statham'ın oynadığı, türkçe çevirisi oyuncunun diğer filmlerindeki gibi "bilmem neci" mantalitesiyle yapıldığı güzel bir aksiyon filmi. Ölmemesi için adrenalin salgılaması gereken bir adamın çözüm yollarını arayışını anlatıyor. Karakterin yaşadığı gerilimi biz de yaşayalım diye hareketli bir kamera yönetimi yapılmış, başarılı olmuş. Kovalamaca sahneleri pek hatırlanacak tarzda değil ama oyuncunun karizması bu açığı kapatmış. Fakat her aksiyon filminde olduğu gibi bu filmde de karakterler çok klişe. Çete elemanları falan boş beleş tiplerden oluşuyor. Fazla ciddiyet aranmaması gereken bir film olduğu için es geçiyoruz böyle şeyleri.


Filmin IMDB puanı: 7.1
Benim puanım: 6.5

Toplam Hasılat: 27 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Ulu orta yerde çiftleşme sahnesindeki insanların tepkisi gerçekmiş.

7 Eylül 2009 Pazartesi

The Omega Man

Gösterim Adı: Tek Adam
Yıl: 1971

Yönetmen: Boris Sagal
Oyuncular: Charlton Heston

fragman için tıklayınız

Yakın zamanda beyazperdeye gelen ve Will Smith'in başrolünde oynadığı "I am Legend" filminin ilk versiyonudur. Dünyada yaşanan biyolojik bir savaş sonucu insanlık neredeyse yok olmuştur...Los Angeles'da Robert Neville isimli bir doktor albay tek başına yaşam mücadelesi vermektedir, kendi yalnızlığına ve kafayı sıyırmış olan, teknoloji düşmanı hastalıklı insanlardan oluşan bir örgüte karşı...

Kanımca I am Legend filmi konuyu bu filmden daha güzel işlemiştir. Aradaki yıl farkından dolayı teknoloji farkı da mevcut fakat efektlerden ziyade, mantık olgusu bu filmde daha zayıf. Hasta insanların oluşturduğu Ray-Ban sponsorlu "The Family" isimli oluşumun işi gücü yok mudur da bu sağlıklı insanı avlamaya çalışır anlamış değilim.

70'ler sinemasını ve müziklerini (filmin müzikleri oldukça iyi) sevenler için iyi bir seyir zevki olabilir. Onun dışında pek bir hatırda kalır yanı yoktur.

Filmin IMDB puanı: 6.7
Benim puanım: 6.0

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar: Yok

Frankenstein


Yıl: 1931
Yönetmen: James Whale
Oyuncular: Colin Clive, Boris Karloff


fragman için tıklayınız

Günümüzde bile hala filmi çekilen, popülaritesini yitirmeyen Frankestein romanının ilk beyazperde uyarlamasıdır. Dönemin filmlerinden daha farklı bir görüntü temasıyla(bilhassa ilk sahnesiyle) "gotik" havası yaratan filmde Boris Karloff zaten tip olarak pek bir farkı olmadığı Frankenstein'ın yaratığını canlandırarak zamanın en iyi korku filmi oyuncusu olmuştur.

Roman da film de ilgili sanat dallarında bilimkurgu-gerilim türünün başlangıcını oluşturmuştur. Yaptığı çılgın deneylerden dolayı eleştirilen Dr. Frankenstein, ölülerden topladığı parçalarla sıfırdan bir ceset oluşturur ve buna elektrik akımıyla can verir. Yardımcısının hatasıyla suçlu bir insanın beynini takması yarattığı yaratığın suça meyilli olmasına neden olur. Halbu ki böyle değildir, beyin bahanesi işin hikayesidir, Frankenstein'in yaratığı (nedense bu yaratık Frankenstein diye bilinir) sadece etrafından gördüğü muamelelere geri bildirim yapmaktadır. İnsan bilincinde suçluluk gerçeği olabilir fakat çevreden ne öğrendiyse onu uygulaması doğasının gereğidir. Kısacası film ve kitap sadece gerilim yaşatmıyor, alttan alttan mesajlar da veriyor.

Filmin IMDB puanı: 8.1
Benim puanım: 7.0
Toplam hasılat: 12 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- "It's alive, It's alive" repliği AFI'nin en iyi 100 film repliği içerisinde 49. sıradadır.
- Film Kansas'ta içerdiği şiddet yüzünden yasaklanmış.
- Yaratığın küçük kızı suya attığı sahne Amerikan sinemalarında gösterilmemiş.

4 Eylül 2009 Cuma

Arsenic and Old Lace


Yıl: 1944
Yönetmen: Frank Capra
Oyuncular: Cary Grant, Priscilla Lane, Peter Lorre

fragman için tıklayınız

Dönemin ağır başlı filmlerinin arasından fırlamış olan, acayip eğlenceli ve bir o kadar iyi yönetilmiş-iyi oynanmış bir film. Filmleriyle mutluluk ve umut hormonu salgılatan yönetmen Frank Capra'nın aslında 1941'de tamamladığı fakat aynı isimli oyunun Broadway'deki tiyatro gösterisi filme olan ilgiliyi etkileyebileceği düşüncesiyle 3 yıl ertelettiği başarılı bir komedi filmi.

Ağır rollerinin aksine jest ve mimiklerini bir an olsun esirgemeyen ve çok başarılı bir oyunculuk çıkaran Cary Grant bu filmde karşımızda yakın zamanda evlenecek olan Mortimer Brewster isimli sinema eleştirmeni olarak çıkıyor. Mortimer Brewster halaları ve kendini Theoder Roosevelt zanneden çılgın kardeşi ile yaşamaktadır. Tam evlilik arefesindeyken, halalarının aslında dünya iyisi insanlar olmalarının yanında profesyonel bir seri katil olmalarını algılaması ve zamanında evi terketmiş olan ve Boris Karloff'a benzeyen psikopat abisinin bir gün eve geri dönmesiyle birlikte kafayı sıyırma noktasına gelir. Tam bir curcunaya dönen evde işler iyice karışır.

Bu filmin eğlenceli ve kimi zaman gerilim yaşatmasının yanında Cary Grant ve Peter Lorre'un oyunculuklarıyla tanındığı söylenebilir. Cary Grant günümüz komedi aktörlerine taş çıkarmış resmen. Tepkileri, jestleri mimikleri çok iyi. Peter Lorre ise alman aksanı saman altından su yürüten tipiyle filme renk katmış diyebiliriz.

Filmin IMDB puanı: 8.1
Benim puanım: 8.0

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Mortimer Brewster rolu için daha önce Ronald Reagan ve Jack Benny düşünülmüş.

- Cary Grant oyunculuğunun tavan yaptığı düşüncesiyle bu filmi oynadığı en iyi film olarak nitelendirmiş.

- Film gösterime girmeden önce okyanus ötesindeki Amerikan askerlerine izletilmiş.

- Cary Grant'ın sonlara doğru üzerine oturduğu mezar taşında Archie Leach yazmaktadır. Bu Cary Grant'ın gerçek adıdır.

3 Eylül 2009 Perşembe

Duck Soup


Gösterim Adı: Ördek Çorbası
Yıl: 1933
Yönetmen: Leo McCarey
Oyuncular: Groucho Marx, Harpo Marx, Chico Marx, Zeppo Marx

fragman için tıklayınız

Marx kardeşlerin en bilinen filmlerinden birisidir.1927 yılında çekilen ve Laurel ile Hardy'nin oynadığı filmin bir nevi remake'idir. Freedonia'nın başına geçen ve kendisine büyük umutlar bağlanan Rufus Firefly ve onu alt etmek isteyen muhalefetin arasındaki trajikomik sürtüşmeleri, altmetinlerle savaş eleştirisi de yaparak anlatan, hayali ülke ve isimlerle aslında dönemin politikalarına atıfta bulunan kült bir film. Dönemin filmlerine nazaran daha çok diyalog içermesine karşın, günümüzde izlendiğinde, filmin amaç itibariyle düşündürme ve güldürme amacının güldürme kısmının biraz yattığını söyleyebilirim. Özellikle dedektif Pinky ve her şeyi makasıyla kesen yardımcısı Chicolini'nin hareketleri bir yerden sonra bayıyor. Hatta sinir ediyor. Bu arada filmi aynı zamanda müzikal olarak da sınıflandırabiliriz. Bilhassa başlarda her şeyi şarkılar türküler eşliğinde söylüyorlar.


Filmin IMDB puanı: 8.1
Benim puanım: 6.5

Kazandığı önemli ödüller: Yok

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Kardeşlerden Zeppo Marx'ın son Marx Kardeşler yapımından oynayışı olmuş.

- Gelmiş geçmiş en komik 50 film arasında gösteriliyor.

- 2007'de açıklanan AFI'nin gelmiş geçmiş en iyi filmler listesinde 60. sırada yer alıyor.

- Ayna sahnesi Charlie Chaplin'in The Floorwalker filminden esinlenilmiş.

- Diktatör Mussolini İtalya'da filmi yasaklamıştır.

Güle Güle


Yıl: 2000
Yönetmen: Zeki Ökten
Oyuncular: Zeki Alasya, Metin Akpınar, Eşref Kolçak, Yıldız Kenter, Haluk Bilginer

Vizyona girdiğinde sinemada izleyenler tarafından gözyaşlarıyla izlenen ve şiddetle tavsiye edilen bir filmdi. İzlemek ise şimdiye nasip oldu. Hakikaten sonu ağlatan, arkadaşlık temasını başarıyla yansıtan bir film. Türk sineması adı altında pek yeni bir şey vermese de, izledikten sonra kolay kolay unutulabilecek bir film değil.

Film 2000 yapımı olsa da 90'ların görüntüsüne sahip. Hafiften bulanık yani. Filmin oyuncu kadrosu ve gösterdikleri performans bu gibi öğelere olan dikkatimizi azaltıyor. Özellikle Zeki Alasya çok başarılı oynamış. Arada bir komiklik yapması da filme tad vermiş. Diğer oyuncular da hakkını vererek oynamışlar. Metin Akpınar'ı durgun rollerde pek göremediğimiz için burdaki rolünü yadırgar gibi oluyoruz ama usta oyuncu oyunculuğu ile kapatmış bu açığı.

Filmin konusuna kısaca değinmek gerekirse; Küba'da yaşayan sevgilisiyle 20 yıldır yazışan fakat bir türlü oralara gidip onu görmesi nasip olmayan Galip'in kanser oluşu ve arkadaşlarının onu bu arzusunu yerine getirmeye çalışmasını anlatıyor.

Kazandığı önemli ödüller:

- Altın Portakal: En iyi film, En iyi senaryo, En iyi yardımcı oyuncu (Eşref Kolçak), En iyi yardımcı oyuncu (Şükran Güngör)


1 Eylül 2009 Salı

Gran Torino


Gösterim Adı: Gran Torino
Yıl: 2008
Yönetmen: Clint Eastwood
Oyuncular: Clint Eastwood, Bee Wang


fragman için tıklayınız

Usta oyuncu ve yönetmen Clint Eastwood'un göçmenlerin yaşantısına, yerleşik amerikan halkının yeni komşularına gösterdiği sıcaklığa(!) değindiği 2008 yapımı film. Çocuklarıyla arası pek iyi olmayan ve yalnız yaşayan Kore gazisi huysuz mu huysuz yaşlı bir adam olan Walt Kowalski (C.Eastwood)'nin yeni komşuları Hmongdur (Vietnam yerlilerinden). İlk başta aralarında bir sürtüşme yaşansa da, yeni komşularına kendi akrabalarından bir çete elamanının dadanmasıyla yardım etmeye koyulur...Komşularıyla arası iyi olur fakat komşularının yaşantısı artık o kadar iyi olamaz.

Clint Eastwood huysuz adam rolünü iyi oynamış diyebiliriz. Eski kovboy filmlerindeki gibi tükürüp durması da güzel bir enstantene olmuş. Amma velakin, uzakdoğulu oyuncular için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çok doğal çıkmışlar. Yani diyeceksiniz ki daha ne olsun. Kameranın varlığını hissederek oynamışlar, kameraya bakan bile vardı bir ara. Ayrıca Kowalski'nin çocukları ve onların tavırları (baba öl de mirasını alalım modu) oldukça klişe idi. Clint ustaya yakıştıramadık. Fakat filmin sonu da bir o kadar klişeden uzaktı. Şaşırtıcı ve duygusaldı.

Yılın en iyi filmlerinden birisi diyemiyoruz fakat Clint Eastwood'un yönetmenliğini ve oyunculuğunu takdir ettiğimiz bir yapım olarak adlandırabileriz.

Filmin IMDB puanı: 8.4
Benim puanım: 7.5
Şu ana kadarki toplam hasılat: 150 milyon $

Kazandığı önemli ödüller: Altın Küre, Satürn adaylıkları var fakat ödül yok.
Toplamda 2 ödül, 4 adaylık.

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Hmong oyuncuların çoğu oyuncu değil, içlerinden sadece 1 tanesi daha önce bir filmde oynamış.

- Film proje aşamasındayken Dirty Harry'nin devamı sanılıyormuş, bu şekilde dedikodular çıkmış.

- Clint Eastwood'un 4. Kore gazisi rolü.

- Clint Eastwood bu filmde son kez aktör olarak ekran karşısına geçtiğini belirtmiş.