19 Ocak 2010 Salı

World Trade Center


Gösterim Adı: Dünya Ticaret Merkezi
Yıl: 2006
Yönetmen: Oliver Stone
Oyuncular: Nicolas Cage, Maria Bello, Michael Pena

fragman için tıklayınız

11 Eylül 2001 tarihinde Dünya Ticaret Merkezi kulelerine yapılan saldırıda tahliye görevindeyken çöken kulelerinin enkazının altında kalan bir grup polisin yaşanmış hikayesini ve ailelerinin yaşadığı sıkıntıları anlatan bir film.

Özetten de anlaşılacağı üzere konu sadece bu kadar. Ayrıntıya fazla girmemiş, enkaz altında kalmış insanların psikolojisini anlatmayı yeğlemiş ve başarmış bir film. Onun dışında çok şey beklemek yanlış. Nicolas Cage ise bu sefer iyi oynamış diye de not ekleyebiliriz.

Filmin IMDB puanı: 6.2
Benim puanım: 6.0
Toplam Hasılat: 70 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar:

- Çavuş John McLoughlin rolü için Mel Gibson ile görüşülmüş ama Mel Gibson'ın Apocalypto projesi yüzünden gerçekleşmemiş.

- 63 milyon dolara mal olmuş

- Enkaz alanını yaratmak için 240 ton metaryel kullanılmış.

Yahşi Batı

Yıl: 2010
Yönetmen: Ömer Faruk Sorak
Oyuncular: Cem Yılmaz, Zafer Algöz, Ozan Güven, Demet Evgar, Özkan Uğur

Cem Yılmaz'ın senaryosunu yazıp başrolünü oynadığı, G.O.R.A. kadar iddialı olmasa da seyir zevki yerinde, güzel bir film.

Filmin konusu kısaca şöyle; Osmanlı Sultanı'nın Amerika Birleşik Devletleri Başkanına verdiği hediyeyi, yumruk kadar elması alarak yola çıkan Aziz ve Lemi Bey, ABD topraklarına gelir fakat burada çifte soygunla karşılaşırlar. Hem yaşam mücadelesi hem de çalınan elması geri almak için uğraşan Aziz ve Lemi Bey'in yolu Şerif Lloyd'un kasabasında son bulur.

Filmin yapım olarak kalitesi ayrı, kahkaha attırma seviyesi ayrı tartışmakta. Cem Yılmaz filmi olduğu için insanlar güldürebilitesine bakıyorlar filmin. Bu yönden yaklaşırsak, ilk yarım saat tebessüm bile etmediğimi, Zafer Algöz'ün yer aldığı sahnelerde ise koptuğumu söylebilirim. Çok ince espriler yok ama ince göndermeler mevcut. Amerikan filmlerine güzel göndermeler var mesela. Brokeback Mountain bunlardan birisi. Ayrıca AROG'daki küfür kullanmama problemini de aşmış Cem Yılmaz, bu filmde küfür gırla.

Filmin mekan tasarımları ve çekimleri başarılı. Kostümler de öyle ama zaman hatası mevcut diyebiliriz. 1880'lerde geçen filmde 1900'lerdeki kostümlere rastlayabiliyoruz. Fakat gülerken ederken bu hataları es geçebiliyoruz.

Filmin IMDB puanı: 7.2
Benim puanım: 7.5
Şu ana kadarki toplam hasılat: -

Kazandığı Önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -

10 Ocak 2010 Pazar

Miss Potter

Gösterim adı: Bir Aşk Masalı
Yıl: 2006
Yönetmen: Chris Noonan
Oyuncular: Renee Zellweger, Ewan McGregor, Emily Watson

fragman için tıklayınız

Çocuklar için masallar yazan, ufak ufak çizimler yapan ve yaptığı çizimlerdeki hayvanların hareket ettiğini gören hafiften sıyırmış olan Beatrix Potter'ın bu eserlerini kitap yapıp basma şansını kendisine veren Norman Warne adlı acemi yayıncıyla yaşadığı aşkı ve ailesiyle olan ilişkisini anlatan başarılı bir aşk filmi.

Hikayeden ziyade müzikler ve mekan uyumu oldukça iyidir. İnsan izlerken rahatlıyor, kendisini İngiltere'nin o döneminin içinde zannediyor. Hikaye biraz klişe gibi fakat yaşanmış olduğunu da belirtmek gerekir. Bir aşk filminden çok şey beklemeyenlere tavsiye edilebilir...

Filmin IMDB puanı: 7.2
Benim puanım: 7.0
Toplam Hasılat: 15 milyon $


Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:

- Altın Küre (adaylık): Müzikal veya komedi filmi dalında en iyi kadın oyuncu (Renee Zellweger)

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -

5 Ocak 2010 Salı

Knowing


Gösterim Adı: Kehanet
Yıl: 2009
Yönetmen: Alex Proyas
Oyuncular: Nicolas Cage


fragman için tıklayınız

Alex Proyas artısı ile Nicolas Cage eksisinin çarpıştığı felaket temalı fantastik film.

Yaklaşık 50 yıl kadar önce, bir okulda öğrenciler için gelecek hakkında resimler çizilmesi istenir. Bu resimlerin saklandığı bir kapsül 50 yıl sonra çıkarılacaktır. Sorunlu bir kız olan Lucinda gelecek ile ilgili kehanetlerin yer aldığı şifreli bir yazıyı verir ve bu yazı yıllar sonra John Koestler'ın(Nicolas Cage) eline geçer. Olacak kötü olayları tek tek tahmin edip engellemek durumunda kalacaklardır...

Nicolas Cage'in sevmediğim oyunculuğunu filmin senaryosu da kapatamamış kanımca. Sadece görsel efektler tatmin edici diyebiliriz. Boş vakti olanlar için tavsiye edilebilir.

Filmin IMDB puanı: 6.5
Benim puanım: 5.5

Toplam Hasılat: 90 milyon $


Filmin kazandığı önemli ödül ve adaylıklar: -

Filmle ilgili ilginç anektodlar: -

Three Days of the Condor


Gösterim Adı: Akbabanın Üç Günü
Yıl: 1975
Yönetmen: Sydney Pollack
Oyuncular: Robert Redford, Faye Dunaway, Max von Sydow, Cliff Robertson

fragman için tıklayınız

Politik gerilimlerin usta yönetmeni Sydney Pollack'ın en bilinen filmlerinden birisidir. Oyuncu kadrosuyla göz dolduran filmde Robert Redford'un da en iyi performanslarından birisini görüyoruz.

Kod adı "Akbaba" olan Joseph Turner (Robert Redford) CIA'in yan kuruluşlarından birinin New York'taki gösterişsiz ofisinde çalışan alt düzey memurlardan biridir. "Amerikan Edebiyat ve Tarih Araştırmaları Derneği" adı altında kamufle edilmiş bu CIA ofisinde Açık kaynak istihbaratı (Open Source Intelligence, OSINT) [1] yapılmaktadır, yani dünyada yayınlanmış tüm roman, dergi ve gazeteler ayrım yapılmaksızın okunmakta, taranmakta ve bunların içinde gizli anlamlar, mesajlar ve olağan dışı fikirler aranmaktadır. Görevi gereği Turner yakın zamanda ucuz bir gerilim romanını analiz etmiş ve dikkatini çeken bazı tuhaflıklara vurgu yapan raporunu CIA'deki üstlerine iletmiştir. Adeta bir sosyal klüp havasındaki bu küçük ofiste çalışan az sayıdaki memur, aktif görevdeki CIA ajanlarından çok farklıdırlar, rahat ve disiplinden oldukça uzak bir çalışma tempoları vardır. Raporuna cevap beklediği günlerden birinde Turner öğlen yemeklerini almak için dışarı çıktığında ofisi basan bir grup silahlı adam çalışanların altısını da soğukkanlılıkla katleder. Turner geri döndüğünde gördüğü manzara karşısında dehşete düşer, kendi hayatının da tehlike altında olduğunu anlayarak özel acil hattan üstlerini arar. Birinci amiri olan Higgins (Cliff Robertson) ile buluşmaya gitiğinde üzerine ateş açılır. Artık teşkilatta güvenebileceği kimse kalmadığının farkına varan Turner, olan biteni anlayabilmek için olaylarla ilgisi olmayan Kathy Hale adlı bir kadını (Faye Dunaway) evinde rehin tutarak, Higgins'le kedi fare oyunu oynamaya başlar ve sonunda CIA içinde başka bir CIA daha olduğunu keşfeder. Turner'ın raporu bu teşkilatın gizliden planladığı, olası bir petrol krizi durumunda Ortadoğu'yu işgal etme programına sekte vurmuştur ve bu raporla ilintili herkesin yok edilmesi gerekmektedir. Turner bu örgüt içindeki örgütün tepesindeki kişiye ulaşır ancak arkadaşlarını da katleden kiralık katil Joubert (Max von Sydow) buraya da gelir ama sürpriz bir şekilde Turner'ı değil de örgütün başkanını öldürür, çünkü anlaşma değişmiştir ve artık tekrar CIA için çalışmaktadır. Turner'a da hala bir hedef olduğunu söyler ve kendi güvenliği için ülkeyi terketmesi tavsiyesinde bulunur. Yurtsever bir insan olan Turner ülkeyi terkedemeyeceğini söyler ve son çare olarak olayları özgür basına anlatarak örgütün kirli çamaşırlarını kamuoyu önünde ortaya dökmeye karar verir ve The New York Times gazetesine gider. (wikipedia)
1970'lerin stilini her ne kadar iyi yansıtsa da bariz bir şekilde akıcılık problemi var bu filmin diyebiliriz. Özellikle Redford ile Dunaway'in yan yana geldiği sahneler oldukça sıkıcı. Onun yerine soğukkanlı bir ajanı canlandıran von Sydow'ı arıyor gözler. Yani film çarpıcı sahne fakiri diyebiliriz, onun yerine başarılı senaryosuyla bunu örtebilmiş.

Filmin IMDB puanı: 7.5
Benim puanım: 7.0

Toplam Hasılat: ?

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:

- Oscar (adaylık): En iyi film montajı

Filmle ilginç anektodlar:

- Yönetmen Sydney Pollack'ı Robert Redford'ı neredeyse ezecek olan taksinin şöförü olara cameo yaparken görebiliriz.

The Wrestler


Gösterim Adı: Şampiyon
Yıl: 2008

Yönetmen: Darren Aronofsky
Oyuncular: Mickey Rourke, Marisa Tomei


fragman için tıklayınız

Çarpıcı sahneleriyle şoka girdiğimiz filmlerin altında imzası bulunan, yeni dönemin en iyi yönetmenlerinden Darren Aronofsky'nin 4. uzun metrajlı filmi.

Artık sönmüş bir yıldız olan Mickey Rourke'un sönmüş bir amerikan güreşcisini ayakta alkışlanacak bir performansla canlandırdığı bir yapım The Wrestler..Bir çok kişinin değimiyle Mickey Rourke'un yeniden doğuşu...

Randy the "Ram", 80'lerde zirveye çıkmış, herkesin gönlünde taht kurmuş bir amerikan güreşcisidir. Şov disturunun üst seviyede yaşandığı bu spor dalının acımadığı bir şey varsa da bu sporcuların yaşlanmasıdır. Randy artık yaşlanmış, 3-5 dolara sağda solda gösterilere katılmaktadır. Ekonomik olarak hiç iyi olmadığı gibi, sevgi ve ilgiden de yoksundur. Bu çalkantılı süreçte mesleğine ve yıllar önce terkettiği kızına sıkı sıkıya sarılmak ister...

Diğer duygu yüklü sporcu dramlarında olduğu gibi izleyici oturduğu yerde üzmeyi iyi biliyor film. Bunu dışında Mickey Rourke ve Marisa Tomei'in oldukça iyi oyunculukları ve yönetmenin kamera yönetimi filmin takdir edilesi yönlendiren bazılarıdır.

Filmin IMDB puanı: 8.3
Benim puanım: 8.0

Toplam Hasılat: 30 milyon $

Kazandığı önemli ödül ve adaylıklar:

- BAFTA: En iyi erkek oyuncu (Mickey Rourke)

- Altın Küre: En iyi orjinal şarkı, En iyi dram oyuncusu, erkek (Mickey Rourke)

- Oscar (adaylık) : En iyi erkek oyuncu (Mickey Rourke), En iyi yardımcı kadın oyuncu (Marisa Tomei)

- BAFTA (adaylık): En iyi yardımcı kadın oyuncu (Marisa Tomei)

Filmle ilgili ilginç ayrıntılar:

- 35 günde çekilmiştir.

- Mickey Rourke'a ilk Oscar ve Altın Küre adaylığını getirmiştir.